Eskiden sevdiğim bir kadın

Vardı diye başlayarak
Sana seni anlatmak istiyorum.
Sen ne güzel bi hayaldin,
Öyle de kaldın.
Güzel olarak değil , hayal olarak.
O kadar yandı ki canım ,
Oturup Kendime ağladım.
Arkana bakmadan gittiğinde
dönmeni bekledim.
Bundan daha aptalca bir şey olamaz.
Senden sonra daha fazla
kaybedeceğimi düşünmemiştim.
Ta ki kendimi kaybedene kadar.
Bu dünyada en çok sana
ve kendime kırıldım.
Ne üzücüdür ki; ikisinin
de sebebi sensin.
Bana bıraktığın yaranın
boyutunu bilmiyorsun.
Sen acının en derinisin..
Bilmiyorsun.. o kadar acıdı ki,
O cümlelerin senden
çıktığına inanmam zaman aldı
Bir insan, bir başkasını bu kadar
tüketemez dedim kendi kendime.
Kelimeleri toparlayıp cümleleri
kurmam, uzun zaman aldı.
Keşke yaşamadıklarıma
üzülseydim, yaşadıklarıma değil.
Keşke ile başlayan her
cümlenin içinde adın geçiyor.
Bütünüyle gitsen de , parça
parça kopuyorsun benden.
Bu canımı yakıyor.
Her gün biraz daha eksik
uyuyup uyanıyorum.
Gittin, özlesem bile bunun telafisi yok.
Ağladığım gecelerde
kimse sarmadı yaramı,
Kimse sarılmadı.
Ben, belki huzur getirir
diye sabahı bekledim.
Sen dahil kimse, benim
sevdiğim biçimde sevmedi beni.

Biz olarak çıktığımız
yolun yarısına gelmeden,
Ben olarak geri döndüm.
Sen, En ağır tek taraflı vedamsın..
Gittiğinde fark etmiştim,
bana hiç gelmediğini.
Öyle bir boşluk ki,
Güneşin doğuşu, yağmurun
sesi bile huzur getirmiyor.
Canım yanıyor
Ve ben artık nefes alamıyorum.
Konu sen olunca cümlelerim ağırlaşıyor.
Rakıya gerek yoktu, söyleyeceğin
tek bir söze sarhoş olurdum.
Bazen bu gece nasıl geçecek diye
düşünürken uyuya kalıyorum.
Uykuya dalmadan önce ölümü düşleyecek
kadar bir şeyler yaşatmasaydın keşke.
Hayat işte,
Yüzü gülsün diye uğraştığın insanın,
Seni ağlattığına şahit oluyorsun.
Eskiden yüzümü güldürürdü
içimdeki duygular,
Şimdi ise sadece yoruyor.
Yaramı sarmanı geçtim,
yaram olmasan yeterdi.
Fakat sen sadece yara oldun bana.
Artık aklıma sen gelince,
İnsanın sadece kendini düşünmesi
gerektiğini anlıyorum.
Ben sadece kendime zarar vermişim.
Bir daha kimseyi, kalbimi
kıracak kadar hayatıma sokmadım.
Çünkü bu konuda, yokluğun da yetiyor.
Yaprağın, ağaç dalına tutunduğu
gibi tutmuştum elini.
Ağacın dalı kırıldı,
sen ise elimi bıraktın.
Hiç elimi tutmamış gibi,
sarılmamış gibi sildin beni.
Şiir olmak ister gibi gittin benden.
Güzel olan bütün duygularımı
seninle kaybettim, bilmiyorsun.!
Sana bir daha sarılmayacak
olmak çok acı bilmiyorsun.!
Sana sarılamadığım her gün mahvoluyorum.
Öldüğümde lütfen sarıl bana.
Vasiyetimdir; Öldüğümde
bir kez olsun yanıma gel.
Ellerin ellerime değmedi
bari toprağıma değsin.
Erdem SOYLU